Neşe Uzunkaya
İzmir’in tarihini günümüzden 8 bin 500 yıl önceye götüren Neolitik yerleşim yeri Yeşilova Höyüğü’nde ortaya çıkan eserler, ziyaretçilere zaman tünelinde yolculuk hissi yaşatıyor. Doç. Dr. Zafer Derin başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan buluntular, İzmir’in en eski halkına ilişkin bilgilere ulaşılmasını sağlıyor.
İzmir'in Bornova ilçesindeki Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi, Türkiye'nin Arkeolojik Varlıklarının Korunması Projesi (SARAT) kapsamında, arkeologlar ve gazeteciler arasındaki bağı güçlendirme ve habercilikte yapılan yanlışları ortadan kaldırmayı amaçlayan Arkeoloji Haberciliği Atölyesi’ne ev sahipliği yaptı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin, atölye çalışması sonrası katılımcılara Yeşilova Höyüğü’nü gezdirerek bilgiler verdi.
Bölgede 8500 yıl önce yaşamış Egelilerin yerleşik hayatına dair kalıntılarının bulunduğu Bornova’daki Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi'nde yapılan etkinliğe Yeşilova Höyüğü Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin, SARAT Proje Koordinatörü Dr. Gül Pulhan, SARAT Medya Uzmanı Nur Banu Kocaaslan, Arkeolog Dr. Haluk Sağlamtimur, İzmir Agorası Kazı Başkanı Arkeolog Prof. Dr. Akın Ersoy’un yanı sıra İzmirli gazeteciler ve arkeologlar katıldı. Arkeologların sunumlarının ardından, katılımcılar Doç. Dr. Zafer Derin'in rehberliğinde Yeşilova Höyüğü kazı evi ve kazı alanlarını gezdi.
Doç. Dr. Zafer Derin, İzmir’in en eski sakinlerinin 8 bin 500 yıl önce Yeşilova Höyüğü’nde yaşadığını belirterek, “Burada yaşayanlar oldukça medeni, kilden çanak çömlek üreten, taş dibeklerde buğday öğütüp ekmek pişiren, barışçı bir topluluk olarak görünüyor. Pişmiş toprak kaplarının zarafeti, bize bunları kadınların ürettiğini gösteriyor. Kapların üzerinde gördüğümüz renklerden en çok kırmızı, kahverengi ve mavi renkleri sevdiklerini, kullandıklarını anlıyoruz” dedi.
Ziyaretçi merkezinde teşhir edilen taş baltaların hayvan avlamada kullanıldığını anlatan Derin, “Buluntularımızdan evlerinin neye benzediğini anlayabiliyoruz. Bu insanlar çok iri yarı değildi. Günümüz insanına göre daha ufak tefek yapılıydılar. Yalnız yiyecek kaplarını değil, ihtiyaç duydukları pek çok eşyayı kilden üretip kullanabiliyorlardı. 8 bin 500 yıl önceki insanların elleriyle yemek yediğini düşünürüz ama bebeklerine mama yedirmek için kilden küçük kaşıklar üretiyorlardı. Kazı alanımızda bunlara da rastladık ve sergiliyoruz” diye konuştu.
Kazı evinde bulunan taşlaşmış bir kil topağı üzerindeki parmak izlerinin de dikkate değer bir bulgu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Derin şöyle devam etti: “Bu kil topağının üzerindeki parmak izleri, bize pişmiş kapları hazırlamak üzere kili işlemede genç kızların, kadınların çalışmış olduğunu gösteriyor. Kil topağının üzerinde oldukça küçük yapılı, genç birinin parmak izlerini görebiliyoruz. Bu parmak izleri, aradaki 8 bin 500 yıllık zamanı aşarak, günümüz insanına kadar ulaşan bir dokunuşun işaretleri olması açısından büyük önem taşıyor. Bu parmak izlerine bakarak, 8500 yıl önce burada yaşayan insanların varlığına dair gerçek bir izi görmüş oluyoruz.”
Doç. Dr. Derin, 8 bin 500 yıl önce Yeşilova höyüğünde yaşayan barışçı ve dönemine göre uygar sayılan topluluğun zaman içinde yok olduğunu ve 5 bin yıl önce onların yerini, Avrupa üzerinden bölgeye geldiği tahmin edilen savaşçı ve uygarlık seviyesi daha düşük bir topluluğun aldığını söyledi. Yeşilova Höyüğü’nün hemen bitişiğindeki Yassıtepe Höyüğü’nde yerleşen bu topluluğun uygarlıkta daha geri olduğunu, ürettikleri pişmiş toprak eşyaların daha kaba saba olmasından anladıklarını anlatan Derin, bu topluluğun da zaman içinde uygarlaştığını, biraz daha kaliteli toprak kaplar yapmaya başladıklarını belirtti.
İzmirliler o zaman da balık severdi
Prof. Dr. Zafer Derin, titizlikle yürütülen çalışmalarda, 8 bin 500 yıl önce Yeşilova’da yaşayan insanların bıraktıkları en küçük kalıntıların bile ortaya çıkarıldığını anlattı. Derin, şunları söyledi: “Buluntular arasında üzüm çekirdekleri, buğday, mercimek gibi bitkisel ürünlere rastlıyoruz. Kum midyesi kabuklarını bol miktarda görüyoruz. Denizin o çağda bu noktaya oldukça uzak olmasına rağmen insanlar denizden yiyeceklerini çıkarmayı biliyorlarmış. İzmir’in ünlü balığı çipuranın, 8 bin 500 yıl önceki İzmirlilerin mönüsünde yer aldığını, bulduğumuz balık kılçıklarından anlıyoruz. Diyebiliriz ki, üzümüyle, şırasıyla, çipurasıyla 8 bin 500 yıl önceki İzmirliler de bugünkü hemşerilerine benzer şekilde besleniyorlardı.”
Doç. Dr. Derin, höyükte 8 bin 500 yıl öncesinden kalma hiçbir insan kemiği veya iskeleti bulunmadığını da belirterek, şöyle devam etti: “Çatalhöyük’de evlerin birbirine bitişik olduğunu, ölülerin evlerin içindeki setlerin altına gömüldüğünü biliyoruz. Burada ise evler birbirine bitişik değildi. Her biri diğerlerinden bağımsız olarak, duvarları kil ve çamurdan, damları muhtemelen sazdan yapılmıştı. Egelilerin özgür ve bağımsız ruhunun o zamanın insanlarında da bulunduğunu düşünüyoruz. Yeşilova Höyüğü’nde ölülerin evlerin içine gömülmesi gibi bir şey yok. 8 bin 500 yıl öncesinden kalan hiçbir insan kemiği veya iskelete rastlamıyoruz. Bu çağda belki de insanlar ölüleri doğada, vahşi hayvanlara terk ediyorlardı. Bunu tam olarak bilemiyoruz. O dönemlerde Batı Anadolu’da pars, yaban domuzu gibi vahşi hayvanlar yaygın olarak bulunuyordu.”
Doç. Dr. Derin, Bornova Belediyesi’nin desteğiyle oluşturulan Ziyaretçi Merkezi’nde toplumla iç içe bir arkeoloji anlayışını yerleştirmeye çalıştıklarını, kalabalık grupların randevu alarak, 1-2 kişilik grupların ise istedikleri zaman höyüğe gelebildiklerini, tüm ziyaretçilere ücretsiz olarak ve bir arkeolog rehberliğindeki sunumla alanı gezdirip tanıttıklarını söyledi.
SARAT PROJESİ NEDİR?
SARAT Projesi adını İngilizce ‘Safeguarding Archaeological Assets of Turkey’ (Türkiye’nin Arkeolojik Varlıklarının Korunması) ifadesinin baş harflerinden alır. Projenin amacı, Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının korunması için bilgi-kapasite ve farkındalık artırmaktır. Bu hedef doğrultusunda çeşitli eğitim ve araştırmaları hayata geçirmektedir.