Y. Özgür Bülbül

 

* Bu haber SARAT Projesi'nin düzenlediği Arkeoloji Haberciliği Atölyesi'ne katılan gazeteci Y. Özgür Bülbül tarafından kaleme alınmıştır. 

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yiğit Ozar, “Kültürel mirasın korunmasında durduğumuz nokta toplumsal bilinçsizlikten daha çok uygulanan ekonomi politiğinden kaynaklıdır” diyor.

Yiğit Ozar. Fotoğraf: Caner Şenvuva

 

Ankara merkezli Arkeologlar Derneği, arkeologların mesleki haklarının savunulması ve kültürel mirasın korunması için çaba sarf eden bir meslek örgütü. Derneğin İstanbul Şubesi Yönetim Başkanı Yiğit Ozar arkeoloji ile ilgili basında yer alan haberlerde sıklıkla görüşüne başvurulan bir isim. Ozar, arkeolojik varlıkların korunması ve Türkiye'de kültür politikaları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. 

Ozar, Arkeologlar Derneği'nin arkeoloji biliminin birikimini toplumun yaşam alanlarına taşımayı amaçladığını söylüyor. Derneğin faaliyetlerini "Arkeolojik varlıkların korunmasını bir engel değil yaşamımızı zenginleştiren bir değerler bütünü olarak görüp, gücünün yettiği her yerde tahribatı engellemeye çalışıyor ve toplumsal gündemi kendi değerleri doğrultusunda etkilemeye emek veriyor” diye özetliyor. 

 

'Definecilik daha popüler bir risk haline geldi'

 

 

Arkeolojik varlıkların korunması kapsamlı bir konu; zamana, dış kaynaklı tahribatlara, doğal felaketlere ve definecilik gibi faaliyetlerin hepsine karşı bir perspektif ve hazırlık gerektiriyor. Ozar bu konuda Türkiye'de koruma politikalarının zayıflığına da dikkat çekerek, kültürel mirasın korunmasından çok iktisadi çıkardan yana tavır alındığını belirtiyor. Bu durumun arkeolojik ve kültürel mirası geri plana attığına dikkat çeken Ozar, “Bu hem kültürel miras gibi bir ortak değere zarar verdiğinde toplum için kayıplara hem de meslektaşlarımızın çalışma alanlarında bir takım baskılarla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Diğer yandan bir diğer olumsuz etken definecilik. Aslında ekonomi politiğinin iktisadi çıkar amaçlı alt yapı, üst yapı vb. projelerinin kültürel miras üzerindeki tahribatı daha fazla ancak “definecilik” ya da kaçak kazıcılık tüm taraflar için daha popüler bir risk haline geldi. " diyor.

 

'Yasal açıklar neredeyse defineciliğe teşvik ediyor'

 

Ozar son dönemde sık sık ülke gündemine giren definecilik faaliyetleriyle ilgili de şu uyarıları yapıyor: "Kültürel mirasımız içinde definecilikten en çok etkilenen grubun arkeolojik varlıklar ve Anadolu’nun çok kültürlülüğünün göstergesi olan gayrimüslim mirası olduğunu görüyoruz. Dilden dile dolaşan söylencelerle, kolay yoldan zengin olma hayalleriyle ve gayrımüslim mirasına karşı da ayrıştırıcı söylemlerle beslenen toplumsal ancak çok eski bir sorun. Anadolu’nun neresine giderseniz gidin 'Arkeoloğum' dediğiniz zaman definecilik teklifleriyle karşılaşırsınız."

 

 

Ozar, kökleri çok eskilere dayanan bu merakı ortadan kaldırabilmek için devlet politikalarının da bu bağlamda destekleyici olması gerektiğini belirtiyor. Ne yapılabilir sorumuza şöyle yanıt veriyor: "Şu an 2863 sayılı kültür varlıklarını koruma kanunu içerisinde sit alanları dışında belirli koşullarda definecilik yapılabilmesini düzenleyen bir madde var. Geçtiğimiz yıl defineciler hiçbir engel ile karşılaşmadan kısa sürede dernekleşebilmişti neyse ki kendi genel kurulunun kararıyla fes oldu. Dedektör satışları serbest ve ayrıca kendi periyodik dergilerini dahi yayınlayabiliyorlar. Özetle yasalardaki açıklar neredeyse defineciliği teşvik ediyor.”

Kısa süre önce Gümüşhane'de Taşköprü Yaylası'nda ruhsatlı define kazısı sonucu yok edilen 12 bin yıllık Dipsiz Göl hem definecilik faaliyetlerini hem de ruhsatlı define kazılarının varlığını ülke çapında tartışmaya açmıştı. Şimdilerde Dipsiz Göl'ün yeniden doldurulması için çalışmalar sürüyor ancak doğal yollarla oluşan bu eşsiz değerdeki göle verilen zararın telafisi uzmanlara göre mümkün değil. 

 

"Haberlerin defineciler şöyle arkeologlar da böyle düşünüyor diye ele alınmaması lazım"

 

Yiğit Ozar defineciliğe karşı karar vericilerin net bir tepkisini ve refleksini göremediklerini belirtiyor. Ancak Ozar'a göre bir diğer sorun da medyanın bu haberleri ele alış biçimi: “Dilden dile yayılan ve şehir efsaneleriyle de bilinen bu definecilik meselesine toplumsal sorun olarak yaklaşmak gerekiyor. Medyadaki haberler bilinçli ya da bilinçsiz olarak çok özendirici. Haberleri maddi değerleri üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Ancak böyle olursa tık getirebilir ya da toplumun dikkatini çekebilir diye düşünülüyor. Daha önce TV programlarında definecilerle canlı bağlantılar yapıldı, konuk edildiler, detektörlerle uygulamalar yapıldı. Bazı haberlerde ise konunun ele alınırken arkeologlar ve definecilerin karşı karşıya getirildiğini görüyoruz. Bu konuyu böyle kutuplaşmış bir konu olarak görmememiz gerek. Kültürel mirası korumak hem medyanın, hem devletin, hem arkeoloğun hem de toplumun ortak görevi. Definecilikle ilgili bir haber yaparken defineciler şöyle arkeologlar da böyle düşünüyor diye ele alınmaması lazım."

 

'Sorunlar uygulanan ekonomi politiğinden kaynaklı'