Tarih boyunca birçok topluluk fethettikleri yerlerde güçlerini göstermek ve hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için ele geçirdikleri medeniyetlerin kültür varlıklarına zarar verdi. Buna benzer kültür kıyımlarını uzakta aramaya gerek yok; 21’inci yüzyılda, Suriye ve Irak’ta yaşananlar bunun en taze örneği. Ancak kültür varlıkları sadece ideoloji temelli tahribatlar ile değil; öngörülmeyen veya dikkate alınmayan doğal felaketlerle de büyük zarar görebilir. Deprem, sel, yangın gibi olaylar sadece insan hayatını değil, tarihi de geri dönülmez biçimde etkileyebiliyor.
Bu nedenle hafızalarımızı tazeleyecek ve ‘koruma’nın neden çok boyutlu düşünülmesi gerektiğini anlatan bazı örnekler derledik:
Floransa sel felaketi
Rönesans’ın başkenti Floransa’da, takvimler 4 Kasım 1966’yı gösterdiğinde şiddetli yağmurlar ve sonucunda Arno nehrinin de taşmasıyla yaşanan sel felaketi ardında büyük bir yıkım bıraktı. Tarihi kütüphaneler, kiliseler, sanat galerileri çamur ve atık suların içinde kaldı. Paha biçilemez el yazmaları, sanat eserleri ve duvar resimleri hasar gördü. Santa Croce Bazilikası zarar gören önemli yapılardan biriydi. Görüntü öyle dehşet vericiydi ki, çamura batmış eserleri kurtarmak için İtalya’nın farklı yerlerinden gönüllüler kente akın etmişti.
Nepal’de deprem
Nepal’de 2015 yılında meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde binlerce kişi hayatını kaybetti ve ülkenin, kökleri kadim bir geçmişe uzanan mimari yapısı, tarihi binaları, tapınakları, manastırları ciddi hasara uğradı. Katmandu Vadisi’nde depremden en çok etkilenen yerler arasında Kathmandu, Patan ve Bhaktapur’daki tarihi durbar meydanlarındaki kraliyet yapıları da vardı. Nepal’in kültürel miras birikimine sahip çıkmak için UNESCO ve Kültür Bakanlığı harekete geçti. Farklı etnik grupların yapılarının bulunduğu Katmandu Vadisi’ndeki yedi bölge koruma amacıyla Dünya Mirası listesine alındı.
Taliban’ın kıyımı
Afganistan’daki Taliban yönetimi 2001 yılında Bamiyan Vadisi’nde, kayalara oyulmuş, 53 ve 36 metre boyundaki iki dev Buda heykelini patlayıcılarla havaya uçurarak yok ettiğinde dünya şaşkına döndü. Taliban’ın amacı bölge halkının kendi değerleriyle ve geçmişiyle bağını koparmaktı. ‘Put’ olarak tanımlanan vadideki sembol yapılar yıkılmalı, Taliban öncesi geçmiş silinmeliydi. Kayaya oyulmuş 1500 yıllık anıt heykeller tabanına döşenen dinamitlerle patlatıldığında tarih toza ve toprağa dönüştü.
Küle dönüşen doğal tarih
Çok kısa süre önce tüm dünya Brezilya'nın Rio de Janerio kentindeki Ulusal Müze'nin yangınıyla sarsıldı. 3 Eylül 2018 günü çıkan yangın, 200 yıllık müzeye büyük bir hasar verdi. Tahribatı Müze Müdür Yardımcısı Prof. Luiz Fernando Duarte, "Her şey birkaç saat içinde küle dönüştü" diyerek anlatmıştı.
İlerleyen günlerde müzedeki yangının arka planında bütçe kesintilerinden kaynaklı sorunlar olduğu gündeme geldi. Ulusal Müze, Latin Amerika'nın en büyük doğal tarih müzesiydi ve tahribat hükümetlerden uluslararası kuruluşlara, afetlerin kültürel miras alanları için ne denli tehlikeli olabileceğini gösterdi.
Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) yangının ardından yaptığı açıklamada, Afet Risk Yönetimi Daimi Kurulu dahil, birçok organını harekete geçirdiğini vurgularken, kaybın tüm dünyanın ortak mirası olduğunu hatırlattı. ICOM gibi daha birçok kuruluş yangının yarattığı zarara karşı Brezilya'ya destek olmak için harekete geçti. Yangında hasar gören eserlerin kurtarma çalışmaları ise hala devam ediyor.
Mali’de kültürel miras kıyımı
Batı Afrika’nın uzun süredir radikal gruplarla başı dertte olan ülkesi Mali’nin Timbuktu kenti ve ülkenin kuzeyindeki çok sayıda cami ve türbe, 2012 yılında kasıtlı olarak yerle bir edildi. 15. ve 16. yüzyıllarda Afrika’da İslam kültürünün merkezi olan Timbuktu’daki eserler UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyordu. Yaklaşık 2 bin el yazması yakıldı, 300 bin civarı el yazması hırsızlık ve yağma tehdidi altında kaldı ve bazıları yağmalandı.
Yine aynı dönemde yaklaşık 3 bin elyazması eser yakıldı, 300 bin elyazması ise kaçakçılık riskiyle karşı karşıya kaldı. Mali kültürel mirasını korumak için uluslararası örgütlerle işbirliği yoluna gitti. Ahmed El Faki el Mahdi isimli bir militan, 2015 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Mali’nin kültürel mirasını kasıtlı olarak yok etmek suçundan yargılanmaya başladı. Dünya kültürel mirasını korumak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde ilk kez bir kişiye dava açılmıştı. El Mahdi suçlu bulunarak dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bağdat’ta yağma
Irak’ın ABD işgalinde olduğu 2003 yılındaki yağma ve talan tek başına ayrı bir yazının konusu olmayı hak ediyor. Günler süren ‘delilik’ boyunca bilinçli ve içeriden yardımlı soygunlardan, rastgele yağmalara, yakılan, harap edilen elyazmaları ve tarihi belgelerden, parçalanmış tablolara kadar, sadece Irak’ın değil, Mezopotamya’nın kültür ve tarih mirası paramparça edildi.
Dünyayı şoka uğratan, ama geleceği bir o kadar aşikar olan bu kaotik anın başlangıç tarihi 2003 yılının Nisan ayıydı. Önce Bağdat Müzesi ABD askerlerinin gözü önünde yağmalandı, toz bulutu kalktığında ise hasarın çok daha büyük olduğu görüldü: Modern Sanatlar Müzesi, Musul Arkeoloji Müzesi, Milli Kütüphane, arşivler ve üniversiteler tahrip edilip, yağmalanmıştı. Bağdat Müzesi’nden yaklaşık 15 bin eser kayıptı. Bunların arasında beş bin yıllık Uruk Vazosu, Akad Kralı Naram-Sin’in 160 kiloluk bronz heykeli, Hatra’da bulunmuş Apollon, Poseydon başları, Sümer Kralı Entemena’nın heykeli gibi çok tanınmış eserlerin yanı sıra yüzlerce çanak çömlek, metal eser, fildişleri vardı. Müzeden çalınan eserlerin 8 bini iade edildi, bazılarıysa hâlâ aranıyor.
Kasıtlı son tahribatın adı: IŞİD
Irak ve Suriye’de etkileri uzun yıllar silinemeyecek olan vahşet dolu çatışma döneminin iki ülkenin de kültürel mirasını ve tarihini es geçeceği düşünülemezdi. Ancak Palmira, Musul Müzesi, Nimrud gibi yerlerde yaşananlar, yıkımın bu denli büyük olmasını beklemeyen dünyayı şoka uğrattı. İdeolojik ve stratejik nedenlerle önce İslam dönemi eserlerine, camilere, mezar ve türbelere yönelik saldırılar, ‘antik dünyanın incisi’, Suriyelilerin tabiriyle de ‘Çölün gelini’ Palmira’ya ulaştığında uluslararası kamuoyunun da dikkatini çekmeye başladı. Palmira’da Bel ve Balşamin tapınakları gibi birçok eser patlayıcılarla yok edildi. Kentin meşhur Zafer Takı, aralarında Allat’ın Aslanı’nın da olduğu büyük heykeller kasıtlı olarak yıkıldı. Daha önce müzede sergilenen Palmira koleksiyonu gizli bir yere taşınarak kurtarıldı ancak yıkım yine de çok büyüktü. Üstelik ödenen bedele bu kez insan canı eklenmişti. Yıllarca Palmira kazılarını yöneten ve müzenin müdürlüğünü yapan 82 yaşındaki Suriyeli arkeolog Khaled al-Asaad IŞİD tarafından bir ay boyunca sorgulanmış eserlerle ilgili konuşmayınca da başı kesilerek öldürülmüş ve cesedi günlerce antik kentteki bir sütunda sallandırılmıştı.
IŞİD’in kasıtlı tahribatından Irak’ta Nimrud, Ninova ve Hatra kentleri, Musul Müzesi ve kütüphanesi de nasibini aldı. Musul Müzesi’nin nasıl yerle bir edildiğine dair görüntüler örgüt tarafından propaganda videolarıyla dünyaya duyuruldu. Ama IŞİD sadece yakıp yıkmakla kalmadı, çok değerli eserleri satışa da sundu. Yurtdışıyla bağlantılı olarak yürütülen tarihi eser kaçakçılığı örgüte büyük bir gelir kapısı açtı. Musul IŞİD’ten kurtarıldıktan sonra örgütün liderlerinden birinin evinde yapılan aramada bulunan yüzlerce arkeolojik eser bunun kanıtıydı. Suriye ve Irak’ın kültürel mirasının kısa süre içinde gördüğü zararın ne boyutlarda olduğu ise savaş bitene kadar uzun süre anlaşılamayacak ve insanlık mirasının kayıpları hiçbir zaman onarılamayacak.
Kaynakça:
1. "10 Heritage Sites Lost to Disaster and War", Robert Bevan, https://artsandculture.google.com/theme/kALyuo79hhrkLQ
2. Aktüel Arkeoloji, sayı 52, Temmuz-Ağustos 2016. http://aktuelarkeoloji.com.tr/aktuel-arkeoloji-52sayisi-cikti
3. "Irak'ta arkeoloji savaşları", Gül Pulhan, Radikal, 13/04/2008 http://www.radikal.com.tr/radikal2/irakta-arkeoloji-savaslari-876143/
4. "Statement regarding the devastating fire in the National Museum of Brazil", ICOM, https://icom.museum/en/news/statement-regarding-the-devastating-fire-in-the-national-museum-of-brazil-in-rio-de-janeiro/