NUR BANU KOCAASLAN

 

Denildiğine göre 1966 yılında Mardin’e giden dönemin başbakanı Cevdet Sunay’la, Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nden Süleyman Demirel’i köprünün başında Hasankeyfliler karşılamış. Karşılarında halkı gören devlet erkanı şaşırmış, “Biz zaten size geliyorduk, neden bunca yolu geldiniz” diye sormuş. Halk Mardin’den gelmediklerini, burada yaşadıklarını söylemiş, “Hani evleriniz, burada hiç ev yok” denilince de mağaraları göstermiş. “Bu devirde mağarada yaşanır mı, size konut yapsak iner misiniz” diye soran Demirel’e halk olumlu yanıt verince, 1972 yılında kale civarında yaşayan halk, 49 metrekarelik evlerden oluşan, aşağıdaki bugünkü Hasankeyf yerleşkesine geçirilmiş.

 

Fotoğraflar: Caner Şenyuva - Nur Banu Kocaaslan

 

Bu hikayeyi 60’lı yaşlarında iki esnaf ile sohbetim sırasında duyuyorum. Eski Hasankeyf’i hatırlayan, buradaki yaşamı, kültürü, gelenekleri bilen birileriyle konuşmak istesem de bana yardımcı olan Hasankeyfliler “Eskilerden kimse kalmadı, bulman çok zor” diyor. Ben de şansımı mağaralara çıkan yolun üstündeki dükkanlarının önünde oturup sohbet eden bu iki esnaf ile deniyorum. Ancak konuşmaya zor ikna ettiğimiz iki Hasankeyflinin şu anki gündemi ilçenin eski günleri ve nostaljiden bir hayli uzak.

 

Dicle Nehri’nin kenarındaki Hasankeyf, suyun kenarındaki çardakların üstündeki kafeleri, çarşısı, yukarıya çıkan yolundaki dükkanlarıyla turizmden gelen taleple geçinebilen bir esnaf ilçesi. Onlar için yol da, Dicle de, eski Hasankeyf de geçimlerini sağlayabilmeleri demek. O yüzden Ilısu Barajı’nın yapımı nedeniyle Raman Dağı’nın eteklerine kurulan yeni ilçeye, en ümitlisi bile şüpheyle bakıyor. Onlara göre asıl sorun yeni yapılan Batman - Mardin karayolunun yeni yerleşimin içinden değil, daha yukarıdan geçiyor olması. Yol geçmeyince eskiden olduğu gibi Dicle’nin kenarında soluklanmak isteyenler olmayacak, onlar olmayınca da iş yapamayacaklar.

 

“Ben orada akşama kadar 1 lira satamam”

 

Konuştuğum esnaflardan ilkinin adı Yusuf Ağalday, 60 yaşında, esnaflıkla geçimini sağlıyor. Hasankeyf küçük bir yer, şans eseri biraz önce konuştuğum Süleyman Ağalday’ın akrabasını buluyorum. Diğer esnaf ise daha mesafeli, konuşsa da ismini vermek istemiyor.

 

Yeni yapılan Hasankeyf Müzesi

 

Ailesini yeni yerleşkeye taşımış, kendisi ise hala eski evinde kalıyor. Karşı tarafta işlerin yolunda gitmeyeceğinden çok emin olarak söze başlıyor: “Bizde bir imam vardı, diyordu ki bu Hasankeyf’te üç sefer taşınma olacak, ondan sonra burası tarihe karışacak. O adam nasıl söylemişse öyle çıktı. Yeni Hasankeyf’e gideceğiz, 200 tane esnaf var. Yeni Hasankeyf’te 15 tane bir köşeye, 15 tane bir köşeye dükkan yapmışlar, diğerlerini de kapalı çarşıya bırakmışlar. Bu esnaf orada ne yapacak, ne yiyecek? Ben orada akşama kadar 1 lira satamam. Çünkü bizim gelirimiz bu caddedir, bir de mağaralardır. Orada var ya millet mahvolacak. Kimsenin umurunda değil şimdi, o insanlar nasıl evin parasını ödeyecek?”

 

“Cumhurbaşkanımız gelirse bir çiçekle önüne çıkacağım”

 

Yeni Hasankeyf’teki yerleşimi daha sonra gezdiğimde kapalı çarşı kısmını görüyorum. Henüz çarşı bomboş, bir dükkana kamyonla eşya yükleyen birilerini görüyorum. Hasankeyf şu sıralar yoğun sezonunda, o yüzden esnaftan kimse yeni tarafa geçmek için acele etmiyor.

 

Yeni Hasankeyf'e yapılan kapalı çarşı

  

Ağalday da onlardan biri. Elindeki telefonunu gösterip, “Eğer var ya, ben bu telefonu kullanabilseydim, sayın cumhurbaşkanıma hemen bir mesaj atardım. Sayın cumhurbaşkanım, bir Hasankeyf’e gelin görün de bu insanlar nasıl yaşıyor derdim. Ama ben telefondan anlamıyorum” diyor.

 

“Ben telefondan anlıyorum da bende de numara yok” diye takılıyorum. Gülüp şöyle devam ediyor: “Ben bulurum, ben onu bulurum. Benim dilim yok, sayın cumhurbaşkanıma ulaşabilsem. Çünkü o burada her şey günlük güneşlik sanıyor. Çünkü ona öyle anlatıyorlar. Ama öyle değil, hele kendi bir gelsin de baksın. İnşallah Hasankeyf’e gelir. Eğer gelirse bir çiçekle önüne çıkacağım. Çünkü ben sayın cumhurbaşkanımı çok severim. Sahi söylüyorum çok severim. Ben 18 yıldır ben AK Parti’de üyeyim ama ben böyle şey görmedim. Hak hukuk var, ama ne yapacağız, perişan olduk. Orada yol gitmiyor, bu esnaf orada çok sıkıntı çeker. Ne satacak millet, kime satacak?”

 

Kapalı çarşıdaki dükkanlarına eşya taşıyanlar. 

 

Konuştuğum birçok insan gibi o da yeni Hasankeyf’teki evlerin durumundan şikayetçi, “Ne kadar kötü mal varsa o evlere koydular. Kimse de bize sahip çıkmadı” diyor. Taşınmak isteyip istemediklerini soruyorum, “Tek bir kimse memnun değil. Biz böyle dememiştik ki. Taşınmak istiyoruz, hükümet ne derse öyledir ama milleti de mağdur etmesinler. Geçen gün bir tane bakan geldi, gittiler bir evi hazırladılar, onu oraya koydular. Ama sayın bakan bey, sen git de diğer evlere bak. Tahmin ediyorum o da onlara kızdı” diye yanıtlıyor.

 

“Tüm doğumlar sancılıdır”

 

Diğer esnaf ise projenin aslında gerçekleşirse çok güzel olacağını düşünüyor. Hem evlerde hem de dükkanların yerleşiminde sıkıntılar olduğunu o da kabul etse de, “Su olacak, insanlar bu suya gelecek, tarihe gelecek. Bu tarihi gezecek. Bana göre dünyanın en güzel yeri olacak. Biz öyle temenni ediyoruz ama şu an için eksiklikler var, tüm doğumlar sancılıdır. Millet şu an biraz sıkıntı çekiyor, eksikliklerle. Biraz da işte sahipsizlik var” diyor.

 

“Tarih ilk 1972’de yıkıldı, çünkü dozerlerle girdiler düzelttiler evlerin yerini, 49 metrekarelik evleri yaptılar ve halkı buraya yerleştirdiler” diyen esnaf, Hasankeyf’te duyduğum en umut dolu konuşmayı yapıyor: “Bu proje güzel proje aslında. En az 520 metrekare arsa üzerine 3+1 evler yaptılar. Evler burada 49 metrekare, orada 160 metrekare. Orada yeşil alanlar var, turizm otelcilik meslek yüksek okulu var. Eğer planlandığı gibi olursa, gölün etrafında çardaklar olacak, sallar olacak, tekneler olacak, dediklerine göre teleferik olacak. Yine çok gelen olur oraya. Aşağıdaki tarihi eserler de taşındı oraya. Hasankeyf’e gelecek insanın en az 3 gün ayırması gerekiyor. Yine açık, kapalı müze yaptılar, bölgenin tüm tarihi eserlerini oraya taşıdılar. İnsanlar orayı gezecek, sonra teleferikle ya da teknelerle kaleye geçecek. Kalemiz kurtuluyor. İnsan kaleyi üç saatte bitiremez eğer dolaşırsa. Karşıda yine darphane var, orada 20 dükkan, 2 restoran yapılacak. Proje güzel ama yolun Raman’ın dibinden geçmesi bir eksiklik, çünkü oradan geçecek insanlar Hasankeyf’e kolay kolay inmez, ancak gezmeye gelen iner.”

 

Yeni kentin görünümü

 

Ona konuştuğum insanların içinde en pozitif olanın kendisi olduğunu söylediğimde, gelen gazetecilerin hep kötü bir portre çizdiğini, yazılanların insanları Hasankeyf’e gelmekten büsbütün soğutacağını söylüyor ve ekliyor: “Artık el birliğiyle Hasankeyf’e sahip çıkmamız lazım. Bundan sonra sizin de, bizim de hepimizin üstüne düşen, bunları tanıtmak. Hasankeyf bitti, öldü dersek zaten ölecek, artık bizim bundan sonra biraz daha iyiyi anlatmamız gerekiyor ki yaşasın.”

 

Hasankeyf’te konuştuğum insanların çoğunluğu yeni yerleşime taşınmaktan yana değil, doğup büyüdükleri yerin sular altında kalmasına karşı ve hala da bunun olacağına inanmak istemiyor. Ama durumu kabul eden, yeni yerleşimin hem artıları hem eksileri olduğunu söyleyen bu esnaf, ilçede farklı bakış açıları olduğunu da gösteriyor. Ne olursa olsun, elde kalanı savunmanın Hasankeyf’i yaşatacağına inanıyor.

 

Hasankeyf Dosyası 1: “Herkes kültür kayboluyor diyor, ya kardeşim kültür benim"

Hasankeyf Dosyası 2: Adem ile Havva’nın cennetten atılması gibi hissediyorum