ABD Başkanı Donald Trump’ın bir tweetiyle İran’ı hedef alması bir soruyu yeniden gündeme getirdi: Savaş zamanlarında kültürel miras alanlarına saldırılabilir mi?
İran Devrim Muhafızları’nın komutanlarından Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından Trump’ın 69 milyon takipçili Twitter hesabından yaptığı bir paylaşım, iki ülke arasındaki gerginliği bir anda kültürel miras arenasına taşıdı. Trump, bazıları üst düzey ve İran kültürü açısından çok önemli 52 yeri hedeflerine aldıklarını yazdı ve İran’ın Amerikalıları tehdit etmesi durumunda ABD’nin bu yerleri vuracağını iddia etti.
İlk kez bir ABD Başkanı’nın bir ülkenin kültürel alanlarını da hedef alacaklarını açıklaması dünyayı şoka uğrattı. Sosyal medyada #IranianCulturalSites etiketiyle yüzbinlerce paylaşım yapılarak Trump’ın tweetleri protesto edildi. ABD Başkanı sözlerinin arkasında durduğu yeni paylaşımlar yapmaya devam etse de ABD Savunma Bakanı Mark T. Esper İran’ın kültürel varlıklarını vurmak gibi bir planlarının olmadığını açıkladı ve bunun bir savaş suçu anlamına geleceğini söyledi. Esper silahlı çatışmalarla ilgili uluslararası kanunlara uyacaklarını belirtti.
İran’ın kültürel alanlarının tehdit edilmesine uluslararası örgütlerden de hızla tepki geldi. Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ortak bir bildiri yayınlayarak iki ülkeye de uluslararası hukuk hatırlatması yaparak kültürel mirasa en ufak kasti zararı şiddetle kınadıklarını açıkladı. Yüksek perdeden yapılan açıklamada, “Tüm tarafları silahlı çatışmalarda geçerli olan uluslararası anlaşmalara uymaya ve dini inanç ya da politik niyetlere bakılmaksızın, nerede olursa olsun, dünyanın kültürel mirasını korumaya çağırıyoruz” dendi.
ICOM ve ICOMOS, ABD ve İran’a üç sözleşme ve kararı hatırlattı:
- 1954 Lahey Sözleşmesi: Sözleşmeye taraf olan ülkeler, kültürel varlığa verilen en ufak zararın, kime ait olduğuna bakılmaksızın tüm insanlığın kültürel mirasına verilmiş bir zarar olduğunu kabul eder çünkü tüm insanlar dünyanın kültürüne katkıda bulunur. ABD bu sözleşmeyi 2009’da, İran ise 1959 yılında imzaladı.
- 1972 Dünya Mirası Sözleşmesi, öyle ki ABD bu sözleşmeyi 1973 yılında ilk imzalayan ülkeydi ve gerçekleşmesinde kilit rol oynadı. İran UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde tam 24 kültürel ve doğal varlığa sahip.
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2017’de aldığı, tarihi anıtlara karşı saldırıların savaş suçu olarak kabul edileceği 2347 sayılı kararı. ABD, kültürel mirasın kasıtlı tahribatını bir savaş suçu sayan bu kararı oy birliğiyle alan BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesidir ve bu kararda onun da imzası vardır.
ICOM ve ICOMOS’un ortak açıklamasını, Blue Shield, Europa Nostra ve daha pek çok kişi ve kurumun açıklamaları izledi. Ortak vurgu, kültürel miras alanlarının bir savaş silahı olarak kullanılması/hedef alınmasının kabul edilemez olduğuydu. Dünya Savaşları’ndan 21’inci yüzyılda yaşanan en barbar saldırılara kadar insanlık, yaşadığı acı tecrübeler sonunda kültürel mirasını korumak için bu ortak kararlara imza attı. Taliban’ın saldırdığı Bamyan Buda Heykelleri, IŞID’in hedefi olan Palmira ve daha pek çok yerin kaybı unutulmamalı.
Kıdemli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Independent gazetesinde, 8 Ocak tarihli yazısında ‘kültürkırım’ (culturecide) kavramını kullanıyor ve şöyle devam ediyor, ‘‘Bir halkın geçmiş ve geleceğinin mirasını yok ederek doğmamış nesillerin dahi kendi var oluşlarının tarihi kanıtlarını bilmelerini ve sevmelerini engellemeyi garantiliyorsunuz’’.
20. ve 21. yüzyıllar bu niyetin örnekleri ile dolu Birinci ve İkinci Dünya savaşları, Bosna, Irak, Suriye, Yemen…
İran’da 50’den fazla yer 2016 Ağustos ayından beri UNESCO geçici listesinde yer alıyor. 24 kültürel ve doğal varlığı zaten UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Foreign Policy Dergisi’nin altını çizdiği tuhaf rastlantı eseri, ABD’nin de 24 Dünya Mirası Alanı bulunuyor. Bu sayı UNESCO verilerine göre 18’er alanı olan Türkiye ve Yunanistan’ı da geride bırakıyor.
Pers İmparatorluğu’nun görkemli kentlerinden çok sayıda eşsiz dini yapıya, bu tarihi/kültürel alanlar (cultural sites) sadece İran için değil, tüm insanlık için eşsiz tarihi, mimari ve kültürel değer taşıyor. Bunlardan bazılarını göz atmanız için derledik:
Persepolis
MÖ. 6. Yüzyılda tüm Yakın Doğu’ya egemen olan Pers İmparatorluğu’nun başkenti. Sarayları, sütunlu avluları, tapınakları ve kralları betimleyen taş duvar kabartmaları ile günümüze çok iyi korunarak ulaşmış eşsiz bir arkeolojik alan. 1971 yılında Pers İmparatorluğunun 2500’üncü yılı burada büyük uluslararası davet ve törenlerle kutlanmıştır.
Nakşi Cihan Meydanı
Safavi hükümdarı Şah Abbas İsfahan’ı başkent yapmasından sonra merkezi gücünün simgesi olarak 17. yüzyılın başında bu meydanı inşa ettirmiştir. Meydanın etrafındaki camii ve dini yapılar ulemanın, Kapalıçarşı tüccarların ve saray hükümdarın gücünü temsil eder. İmam Meydanı olarak da bilinir.
Taht-ı Süleyman
İran’ın Batı Azerbaycan bölgesinde dağlık ve volkanik bir bölgededir. Zerdüşt inancının en önemli iki ögesi olan su ve ateşi simgeleyen bir ateş tapınağı artezyen gölünün üstündeki platformda yükselir. Sasani döneminde (MS 224-651) devlet dini olan Zerdüştlüğün en kutsal yapıları burada doğal peyzajla birleşmiştir.
Bem ve Kültürel Manzarası
İran’ın güney doğusunda, Kerman’da bulunan Bem bir vahada kurulmuş, yer altı su kaynakları ile beslenen, pamuklu ve ipekli giysiler üreten bir önemli ticaret merkeziydi. Surla çevrili yerleşmenin (hisar) başlangıcı Akhamenid dönemine iner ama en canlı zamanı 7 ve 11. yüzyıllardır. Çamur ve kerpiç ile inşa edilmiş binalar ve surlar Aralık 2003’te yaşanan depremde büyük zarar görmüştür.
Pasargad
Akhamenid İmparatorluğu’nun ilk hanedan başkenti Pasargad tarihte bilinen ilk insan hakları duyurusunun yapıldığı yerdir. Kenti kurduran Büyük Kyros (MÖ 559-530) yenilgiye uğrattığı Lidyalıların taş ustalarını buraya getirmiş ve bahçeler içinde sütunlu ve havuzlu köşkler, saraylar, ateş kuleleri ve kendi mezarını inşa ettirmiştir.
Sultaniye Kubbesi
Zencan eyaletinde, İlhani hükümdarı Olcayto’nun türbesi (inşası 1302-12) Pers mimarisinin üstün bir örneği ve İslami mimarinin gelişimini gösteren kilit bir eser olarak görülür. Sekizgen binanın üstünde 50 metre yüksekliğinde turkuaz fayanslarla kaplı bir kubbe ve çevresinde sekiz ince minare vardır.
Behistun Yazıtı
Pers Kralı Darius’un kabartması olan ve zaferlerinin anlatıldığı bu kaya anıtı Kermanşah eyaletinde eski bir ticaret yolu üstündür. Kayaya kazınmış yazıt üç dilde—Eski Persçe, Elamca, Akadca--çivi yazısı ile yazılmıştır. Bu metin yardımıyla Babil çivi yazısı ilk defa çözülebilmiştir.
Ermeni Manastır Topluluğu
Aziz Thaddeus, Aziz Stepanos manastırları ve Dzordzor Şapeli’ni barındırır. En eskisi Aziz Thaddeus’un tarihi 7. yüzyıla kadar uzanır. Bölgedeki Bizans, Ortadoks, Asuri ve Pers kültürlerinin içiçe geçmişliğinin tarihi ve mimari tanıklığını yapan bu yapılar Ermeni kültür alanının merkezinde değil, doğu ucunda yer alırlar.
Şuşter Tarihi Su Sistemi
Huzistan eyaletinde bulunan Karun Nehri üzerine kuruludur, nehirden iki kanal ile kente (Şuşter) su getirilmektedir ki bu kanallardan biri halen kullanılmaktadır. İlk yapımı MÖ 5. yüzyıla Büyük Darius’a uzanan bu mühendislik yapıtı Elam ve Mezopotamya uygarlıklarının su ile ilgili bilgilerini ortaya koyan yaratıcı bir başyapıttır.
Şeyh Safiyüddin Tekke ve Türbe Yapıtlar Grubu
Erdebil’deki Şeyh Safiyüddin Tekke ve Türbe Topluluğu 16.yy’dan kalma bir İslami yapılar topluluğudur. Sufi geleneğine ait bir inziva mekanı olan komplekste kütüphane, camii, medrese, hastane, fırın, mutfak gibi bölümler vardır. Şeyhin türbesine ulaşan yol sufi inancının yedi aşamasını temsilen yedi bölüme ayrılmıştır.
Tebriz Tarihi Çarşı Külliyesi
İpek Yolu üzerinde bulunan en önemli tarihi ticari merkezlerden ve kültürel etkileşimin en önemli mekanlarından biri olarak bilinir. 13. yüzyılda Safavi Krallığının başkenti olan Tebriz bu konumu kaybettiğinde dahi ticari önemi sürdü. Çarşı işlevi günümüzde de devam eden külliye tuğla ile inşa edilmiştir.
Pers Bahçeleri
Ülkenin farklı yerlerinden seçilen dokuz bahçeyi içerir. Suyun kullanımı, avlular, iklime göre seçilen bitkiler ile stil ve gelenek açısından eşsizdir. Kökeni MÖ 6. yüzyıl Akhamenid dönemine inen bahçeler cenneti simgeler. Zerdüşt inancının dört ögesi hava, toprak, su ve bitkileri içeren bahçelerde gelişmiş sulama sistemleri, koruyucu duvarlar, köşkler ve havuzlar da vardı.
Günbed-i Kavus
Gülistan Eyaleti’nde alim ve şair Kavus anısına yapılan tarihi bir anıt mezardır. 53 metre yüksekliğindeki silindir yapı, on köşeli yıldız formu ve konik çatısı ile çok uzaklardan seçilebilmektedir. Sırsız, pişmiş tuğlarla inşa edilmişti. Erken İslam döneminin yenilikçi yapısal tasarımlarının en önemli örneklerinden biridir.
İsfahan Mescid-i Cuma
İsfahan kentinin merkezindeki Mescid-i Cuma İran’daki en eski Cuma camii ya da Ulu camiidir. Abbasi döneminden Safavilere kadar on iki yüzyıl boyunca her kültürün kendinden bir şeyler katarak yarattığı önemli bir mabettir. Daha öncesinde burada Zerdüştlere ait bir ateş tapınağı olduğu söylenmektedir. Dört avlulu Sasani saray planı burada dini bir yapıya uyarlanmıştır.
Gülistan Sarayı
Kaçar hanedanlığı zamanında Tahran’nın başkent yapılmasıyla Safevilerin sur içinde bulunan eski hükümdarlık saraylarının yerine yapılmıştır. 18. yüzyılın Batı ve İran mimarlığını, dekoratif sanatlarını ve teknolojisini birleştiren bir saraylar kompleksidir. Sarayların çoğu günümüzde müzeye dönüştürülmüştür.
Maymand Kültürel Alanı
İran’ın güney doğusunda Kerman eyaletinde yer alan Maymand Kültürel Alanı, tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin yarı göçebe yaşadığı ve göçün hayvanlara göre değil, insanlara göre şekillendiği bir yaşam biçimini temsil eder. Köylüler kışlarını İran’ın merkez dağlarının ortasında yumuşak kayadan oyulmuş mağaralarda geçiriler.
Çoğa Zenbil
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1979’da giren ilk İran arkeolojik alanı. Yerleşmeye ‘‘Sepet höyük’’ adı verilmiştir çünkü alanın ortasındaki büyük zigguratın kalıntıları ters dönmüş bir sepeti hatırlatmıştır. Elam kralı Untaş-Napiraşa’nın (MÖ 1260-1235) kendi için inşa ettirdiği başkent.
Şehri Sokhta
İran’ın güneyinde surla çevrili, kompleks kent hayatının arkeolojik izlerinin bulunduğu önemli bir İlk Tunç Çağı (MÖ 3200-1800) yerleşmesidir. Evler, işlikler ve mezarlık alanı planlı olarak yapılmıştır. İsmi ‘yanmış kent’ anlamına gelir, çünkü yerleşim tabakaları büyük yangınlarla son bulmuştur. Kurak bir bölgede kurulan kentin iklim ve su yollarındaki değişiklikler yüzünden terk edildiği düşünülmektedir.
BM Güvenlik Konseyi’nin ilk kültürel miras kararı: ‘Irak ve Suriye’de yapılanlar savaş suçu’
Bağdat Müzesi yağmasından 15 yıl sonra: Irak eserleri internette kontrolsüzce satışta
Dosya: Kültür varlıklarını bekleyen tehlikeler
Sahadan bir bakış: Suriye’den kaçak kazı hikayeleri